İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 47 sayfalık raporda, toplamda 160 kişinin ifadelerine başvurulmuş ve 1046 belgeye dayalı bir soruşturma dosyası oluşturulmuştur. Bu rapor çerçevesinde İzmir Büyükşehir Belediyesi ve onun iştiraklerinde görevli birçok isim hakkında işlemler başlatılmıştır. Bu durum, kamuoyunda büyük yankı uyandırmış ve konuya dair çeşitli spekülasyonlara yol açmıştır.
Soruşturmayı disiplinli bir şekilde yürüten Mülkiye Başmüfettişi Mehmet Uğur Kılıç’ın, siyasi geçmişi ve daha önceki görevlerinde üstlendiği roller dikkat çekici niteliktedir. Özellikle Kılıç’ın siyasi geçmişi, soruşturmaya yönelik eleştirilerin ve iddiaların şekillenmesinde etkili olmuştur.
2002 genel seçimlerinde Mehmet Uğur Kılıç, Doğru Yol Partisi’nin (DYP) Gaziantep’ten 5. sıradan milletvekili adayı olarak gösterilmiştir. Aynı seçimlerde Süleyman Soylu ise İstanbul 2. Bölge’den 3. sırada aday olarak tanınmıştır. Her iki isim de o dönemde aktif bir şekilde DYP çatısı altında politika yapmaktaydılar. Bu görünüm, mevcut operasyonun siyasi bir zeminde yürütülüp yürütülmediği konusunu kamuoyunda yeniden gündeme getirmiştir.
Bu bilgi, kamuoyunda yeni bir tartışma başlatarak, operasyonun arka planına dair çeşitli spekülasyonların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Özellikle muhalefet partileri, soruşturmanın tarafsız bir biçimde yürütülmediğini iddia etmektedir.
Mehmet Uğur Kılıç, 2019 yılında emekli olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yeniden Mülkiye Başmüfettişliği görevine atanmıştır. Bu durum, kamuoyunda, Kılıç’ın siyasi bağlantılarına dair başka bir tartışma başlatmıştır. Kılıç, aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dair yürütülen “Kanal İstanbul afişleri” soruşturmasında da müfettiş olarak görev almış ve dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında inceleme başlatmıştı.
İzmir’de gerçekleştirilen bu operasyonun ardından müfettiş Kılıç’ın geçmişteki siyasi bağlantıları göz önüne alındığında, soruşturmanın tarafsızlığına dair önemli tartışmalar gündeme gelmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) çevreleri, mevcut soruşturmanın “siyasi bir motivasyona sahip olduğunu” ileri sürerken, hükümete yakın kaynaklar ise bunun “delillere dayalı bir adli süreç” olduğuna dair savunmalarını sürdürmektedirler.
Tüm bu gelişmeler, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İBB’nin çalışma şekli üzerine yapılan eleştirilerle birlikte, kamuoyunu yakından ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. İlerleyen günlerde bu soruşturmanın ilerleyişi ve sonuçları, Türkiye siyasi atmosferi üzerinde önemli etkilere yol açabilir.