İzmir’in Torbalı ilçesinde, 13 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle yargılanan sanık, tanık bulunmamasına rağmen “mağdur çocuğun tutarlı ve adli raporlarla desteklenen beyanları” esas alınarak 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu dava, hukukun ve adaletin çocukları koruma konusundaki kararlılığı açısından önemli bir örnek teşkil etmekte.
Dava dosyasında yer alan bilgilere göre, 2024 yılında 13 yaşındaki E.D. adlı genç kız, çantasını almak için arkadaşının evine gitmişti. Arkadaşının babası G.G, evde yalnız kalan E.D’yi içeri aldı ve ona cinsel istismarda bulundu. Bu esnada G.G, “Niye acele ediyorsun? Kahve içelim.” diyerek olayın ciddiyetini hafifleten bir yaklaşım sergiledi.
Yaşanan olayın ardından, E.D. “Babam bekliyor.” diyerek evden çıktı ve ailesine yaşadıklarını anlattı. Aile, durumu Torbalı İlçe Jandarma Komutanlığı’na bildirince, G.G. gözaltına alındı. Daha sonra Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığı, istismar olayı ile ilgili olarak dava açtı.
Yargılama sürecinde, mahkeme başlangıçta G.G’yi “çocuğa karşı cinsel istismar” suçundan 8 yıl hapis cezasına çarptırdı. Ancak ardından mahkeme, takdiri indirim uygulayarak cezayı 6 yıl 8 aya düşürdü. Tarafların bu karara karşı istinafa başvurma hakkı da bulunuyor.
Torbalı Ağır Ceza Mahkemesi, verdiği hükmün gerekçesini açıkladı. Gerekçeli kararda, mağdur E.D.’nin soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki tutarlı beyanlarının dikkate alındığı ifade edildi. E.D.’nin olayı aynı gün aile üyelerine ve arkadaşına aktardığı, ayrıca adli görüşme raporunun da beyanlarını desteklediği vurgulandı. Sanığın inkar savunmalarının yeterli görülmediği de mahkeme tarafından ifade edildi.
Olay sırasında herhangi bir tanığın bulunmaması, mahkemenin verdiği kararı etkilemedi. Mağdurun detaylı ve mantıksal bir bütünlüğe sahip ifadeleri ile adli raporların durumu desteklemesi, sanığın suçunun her türlü şüpheden uzak bir şekilde sabit olduğu sonucunu doğurdu.
Kararı değerlendiren avukat Şenay Geçkil, mahkemenin emsal niteliğinde bir yargılama gerçekleştirdiğini belirterek, “Tanık yoksa ceza olmaz” algısının bu olayla birlikte yıkıldığını ifade etti. Geçkil, “Çocukların anlatımları, özellikle de muhakeme yeteneği gelişmiş bir mağdurun net beyanları, tek başına mahkumiyet için yeterli olabilmektedir. Bu karar, çocuk beyanının adalet nezdinde en güçlü delil olduğunu bir kez daha göstermiştir.” dedi.
Avukat Geçkil, toplumsal yargının ve kişisel çıkarların üzerinde çocukların güvenliğinin her koşulda öncelikli olduğunu vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti: “Bu hukuki süreç, yalnızca bir davanın kazanılması değil, gelecekte hiçbir çocuğun benzer bir istismara uğramaması için yapıldı. Bu karar, adaletin çocukları koruma konusundaki kararlılığını gösteriyor.”
Sonuç olarak, bu davanın mahkemelerdeki cinsel istismar vakalarına yaklaşım açısından önemli bir dönüm noktası olduğu değerlendiriliyor. Çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarının cezalandırılması için hukuk sisteminin ne denli etkili ve kararlı olduğu, bu dava sayesinde bir kez daha ortaya konmuştur.