İzmir’in Balçova ilçesinde, 2023 yılı Ekim ayında, Salih İşgören Polis Merkezi’ne düzenlenen terör saldırısında, iki polis memuru şehit düşmüş, ayrıca iki polis ve bir sivil olmak üzere toplam üç kişi yaralanmıştır. Söz konusu saldırıya ilişkin olarak başlatılan soruşturmada, 6 yaşındaki bir çocuk ile babasının da aralarında bulunduğu 7 kişi tutuklanmıştır.
Yaşanan bu trajik olayla ilgili yeni ve dikkat çekici bir iddia ortaya çıkmıştır. 16 yaşındaki saldırgan E.B.’ye ait olan bilgilerin incelenmesi sonucu, babası N.B.’nin terör örgütü DAEŞ ile olan bağlantıları tespit edilmiştir. Alınan bilgiler N.B.’nin, oğlu E.B.’yi özel bir şekilde yetiştirdiği, buna silahlı eğitim verdiği ve hatta saldırının gerçekleştirilmesinde kullanıldığı yönünde önemli şüphelerin bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Böyle bir durum, hem yerel güvenlik güçlerini hem de genel kamuoyunu derinden etkilemiştir. Özellikle, çocukların terör eylemleriyle ilişkilendirilmesi, hem hukuki hem de insani açıdan büyük bir sorun haline gelmiştir. Bu tür olumsuz durumların öncesinde Avrupa ve dünya genelinde pek çok tartışmanın da yaşandığı göz önünde bulundurulursa, E.B. ve babası N.B.’nin durumu, ulusal güvenlik açısından ciddi endişeleri beraberinde getirmektedir.
Salih İşgören Polis Merkezi’ne yapılan bu saldırı, sadece bir terör eylemi olmanın ötesinde, toplumda daha derin yaraların açılmasına neden olabilecek bir kriz noktası olmuştur. Saldırının yaşandığı bölge halkı, güvenliklerinin tehlikede olduğunu düşünmekte ve bu durum halk arasında bir korku ikliminin oluşmasına yol açmaktadır. Bu tür olaylar, halkın devlete olan güvenini zedelerken, güvenlik güçlerinin etkinliğini sorgulatabilecek boyutlara ulaşmaktadır.
Devletin bu tür durumlardaki müdahale gücünün, hem adli süreçler hem de toplumsal destek mekanizmaları ile güçlendirilmesi oldukça önemlidir. Tüm bu gelişmeler, terörle mücadelede çocukların da dahil olduğu stratejik gelişmelerin gözden geçirilmesi gerektiğini öne sürmektedir. N.B.’nin, DAEŞ ile bağlantılarının incelenmesi, toplumsal bütünlüğü tehdit eden unsurların tespit edilmesi adına büyük bir adım olmaktadır.
E.B. ve babası N.B.’nin durumu, sadece bireysel bir hikaye değil, aynı zamanda toplumun bazı kesimlerinin radikal gruplara yönelmesini de sorgulayan kapsamlı bir mesele olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, bu olayın geniş bir perspektiften ele alınması ve ilgili tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Uzun vadede, çocukların böyle bir eğitim görmesini engellemek adına toplumsal bilinçlendirme programlarına ve ailelerin bilinçlendirilmesine yönelik yoğun çalışmalar yapılması kaçınılmazdır.
Sonuç olarak, İzmir’deki bu olay, sadece bir saldırı değil, aynı zamanda toplumsal yapının ne denli kırılgan olduğunu gösteren bir örnek teşkil etmektedir. Terörle mücadelenin, sadece güvenlik güçleriyle değil, toplumun her kesimi ile işbirliği içinde gerçekleştirilmesi gerektiği bir kez daha anlaşılmıştır.