İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırıları 7 Ekim tarihinden bu yana sürerken, Lübnan’da da benzer bir durumla karşı karşıya kalıyor. İsrail ordusu, Lübnan’ın kuzeyinde yer alan Bekaa Vadisi’nde bir evi hedef alarak burada ağır bir bombardıman gerçekleştirdi. Bu saldırıda, 11 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Enkaz altında arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bölgedeki gerilim artmaya devam ediyor.
Lübnan Ulusal Haber Ajansı’nın (NNA) aktardığına göre, İsrail’in güney Lübnan’daki Tyre bölgesinde bulunan Tayr Debba kasabasına yönelik düzenlediği saldırılar da can kaybına yol açtı. Bu saldırılarda, 4 kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda yaralı olduğu tespit edildi. Saldırılarla birlikte halk arasında korku ve panik hâkimken, Uluslararası toplumun ise duruma nasıl bir tepki vereceği merakla bekleniyor.
İsrail ordusunun iddialarına göre, son düzenlenen saldırılarda Hizbullah’ın önemli isimlerinden Nebil Kauk’un öldürüldüğü duyuruldu. Ancak Hizbullah cephesinden henüz bu konuyla ilgili bir açıklama gelmedi. İddialar, Lübnan’daki gerilimi daha da artırabilir; çünkü Hizbullah, İsrail karşısında direnişin simgesi olarak anılıyor ve bu tür kayıplar, grubun halk nezdindeki etki gücünü sorgulatabilir.
Diğer yandan, İran Devrim Muhafızları Ordusu, Beyrut’a yönelik gerçekleştirilen bir saldırıda Kudüs Gücü Operasyonlarından sorumlu komutan yardımcısı Abbas Nilfuruşan’ın yaşamını yitirdiğini doğruladı. Açıklamada, Nilfuruşan’ın İran’ın güvenliği için çalışan ve Filistin davasına destek olan bir kişi olduğu vurgulandı. Bu durum, İran’ın bölgedeki etkisinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor ve gerilimin artıran bir faktör olarak öne çıkıyor.
Lübnan Sağlık Bakanlığı, 8 Ekim tarihinden bu yana İsrail’in gerçekleştirdiği bombardımanlar sebebiyle 104’ü çocuk olmak üzere toplam bin 640 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bakanlığın açıklamasına göre, can kayıplarının büyük kısmı özellikle İsrail ordusunun son iki haftada yaptığı saldırılardan kaynaklanıyor. Bu rakamlar, bölgedeki insani durumu daha da kritik bir hale getiriyor ve sivillerin içinde bulunduğu zor koşulları gözler önüne seriyor.
Saldırılar, hem Gazze hem de Lübnan’da sivil halk üzerinde ciddi etkilere yol açarken, uluslararası toplumun müdahale etme ve çatışmayı sona erdirme çabalarının ne yönde ilerleyeceği merak ediliyor. Tüm bu gelişmeler, Ortadoğu’daki uzun süredir devam eden gerginliklerin yeni bir boyut kazanmasına neden olurken, çözüm arayışlarının da yeniden gündeme gelmesini sağlıyor. İlgili ülke ve kuruluşların bu bağlamda nasıl bir strateji geliştireceği, gelecekteki olayların seyrini belirleyecek önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor.