Gazeteci Tolga Saçıkara, Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir dönüm noktasını ve kahramanlık hikayesini gündeme getirerek, Çerkes Hasan Efendi’nin intikam alma eylemiyle tarihe damga vurduğunu belirtiyor. Bu intikam, Sultan Abdülaziz Han’a yönelik bir darbenin ardından gerçekleşmiştir; 30 Mayıs 1876’da mantık dosyasını ele alan ihtilalci paşalar, Sultan’ı Dolmabahçe Sarayı’ndan alarak Feriye Sarayı’nda gözaltına almışlardı. 4 Haziran 1876’da Sultan Abdülaziz’in öldürülmesiyle bu süreç noktalanmıştı. Sultan’ın katilleri arasında bulunan Serasker Hüseyin Avni Paşa ve Bahriye Nazırı Kayserili Ahmet Paşa, Çerkes Hasan Efendi tarafından öldürülmüştür. Hasan Efendi, bu suikastle halkın gözünde bir kahraman haline gelmiş, ancak kısa süre içinde yakalanarak Beyazıt Meydanı’ndaki idam sehpasına çıkarılmıştır.
Çerkes Hasan Efendi’nin hikayesinin ilgi çekici detaylarından biri, onun iyi bir askerlik eğitimi alması ve önemli bir aileden gelmesidir. Ailesinin kıdemli ve saygın bir geçmişe sahip olması, Çerkes Bey için kahramanlık yolculuğunda motivasyon kaynağı olmuştur. Sultan Abdülaziz’in ve dolayısıyla kendi eniştesinin neden olduğu hüsrana karşı bir intikam almak istemesi, onu harekete geçirmiştir. Cenazede saygısızlık olmasın diye intikam planını ertelediğini belirten Hasan Efendi, sonunda tüm hazırlıklarını tamamlayarak suikastını gerçekleştirmek için yola koyulmuştur. Üsküdar’da yaşadığı süreçte, Beyazıt’taki toplantının yerini öğrenmiş ve oraya gittiğinde meydanda yaşanan karışıklığı değerlendirmiştir.
Mezarlığın durumu da oldukça çarpıcıdır. Çerkes Hasan Efendi’nin kabri, günümüzde harabe bir hale gelmiş ve tinercilerin yanı sıra uyuşturucu bağımlılarının meskeni olmuştur. Edirnekapı’da yer alan kabri, etraftaki mezarlıklarla birlikte bakımsız ve dağınık bir görünüm sergilemektedir. İBB Mezarlıklar Müdürlüğü’nün burayı ücretsiz almak istemesi ve dava sürecinin devam ediyor olması, bu alanın yeniden düzenlenme ihtiyacını ortaya koymaktadır. Suç unsurlarının cirit attığı bu mezarlıkta, sivrisineklerin istilası ve kötü kokular da ruhsal anlamda rahatsız edicidir.
Tolga Saçıkara, Çerkes Hasan Efendi’nin, tarihteki ilk Ömer Halis Demir olarak anılabileceğine dikkat çekiyor. Onun kahramanlığının, halk arasında nasıl bir efsaneye dönüştüğünü vurgularken, aynı zamanda kabrinin mevcut durumunun kabullenilemez olduğunu ifade ediyor. İdama mahkum edilişi ve halk nazarındaki imajı arasındaki çelişki, Osmanlı İmparatorluğu’nun o dönemdeki karmaşık siyaset yapısını da gözler önüne seriyor. Sareseyi ağır şekilde etkileyen bu süreç, Hasan Efendi’nin kahramanlık hikayesinin arka planda unutturulmak istendiğini de düşündürüyor.
Sonuç olarak, Çerkes Hasan Efendi’nin dramı ve kabri, tarihin derinliklerine itilmiş bir kahramanın yıllar süren unutuluşunu temsil ediyor. Bu anlamda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne büyük bir sorumluluk düşüyor; bu tarihi mirası koruyarak hem Çerkes Hasan Efendi’ye hem de Osmanlı tarihine sahip çıkılmalı ve bu tür önemli figürlerin hatıraları, unutulmadan yaşatılmalıdır.