Malkara ilçesinde, komşularının çocukları tarafından cinsel istismara ve şiddete maruz kaldığı iddia edilen 3 yaşındaki minik Sıla Yeniçeri’nin yaşam mücadelesi yaşanan trajik bir olayı gündeme getirdi. Sıla, hastanede yoğun bakımda entübe olarak tedavi edilirken, ailesi hastane önünde umutla bekleyişini sürdürüyordu. Ancak, yoğun bakımda yapılan tedaviye rağmen bebeğin durumu gitgide ağırlaştı ve maalesef bir ay sonra hayatını kaybetti.
Sıla’nın ölümü, sadece ailesinin değil, tüm toplumun yüreğini yakan bir olay olarak hafızalarda yer etti. Olayla ilgili başlatılan soruşturma sonucunda, Sıla’nın annesi Bakiye Y. ve komşu çocukları dahil olmak üzere toplamda beş kişi tutuklandı. Bu gelişme, toplumda kullanılan şiddet ve istismar konularına dair büyük bir hassasiyet yaratırken, soruşturmanın devamında olayın tüm detayları titizlikle araştırılmaya devam ediyor.
Sıla’nın cenazesi, Tekirdağ Şehir Hastanesi morgundan ailesi tarafından alındıktan sonra, ailesi ve yakınlarının katılımıyla düzenlendi. Cenaze, Süleymanpaşa ilçesindeki Altınova Mahallesi’nde yer alan Yeni Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından defnedildi. Cenaze törenine katılan kalabalık, acılı aileyi yalnız bırakmayarak destek olmaya çalıştı. Bu durum, toplumun acılı bir olay karşısındaki dayanışmasının önemli bir örneği olarak öne çıktı.
Törende Sıla bebek, dedesinin soyadı ile toprağa verildi. Mezar taşının başına yerleştirilen tahtada “Sıla Güler” yazılması, birçok kişi tarafından dikkatle karşılandı ve bu durum duygusal bir an yaşanmasına sebep oldu. Küçük yaşta hayata veda eden Sıla’nın cenaze töreni, hem aile bireyleri hem de katılan komşuları ve dostları için son derece duygusal bir an olmasının yanı sıra, yaşanan bu olayın ciddiyetini bir kez daha gözler önüne serdi.
Sıla’nın yaşadığı trajedi, toplumu derinden etkileyen bir olay olurken, bu tür vakaların önlenmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. İnsanların çocuklara karşı daha dikkatli olmalarının ve bu tür istismar olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasının şart olduğu konusunda bir farkındalık oluşturulması gerekiyor. Ailelerin, çocuklarını korumak için gerekli adımları atmaları, toplumun geleceği için hayati önem taşırken, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için ulusal düzeyde bir seferberlik gerektiği aşikar.
Sıla’nın vefatı, sadece bir haber olmanın ötesinde, derin bir acıyı ve toplumda var olan hassasiyetin bir göstergesi haline geldi. Bu durum, yetkililerin, ailelerin ve toplumun birlik içinde hareket etmesini ve çocukların güvenli bir yaşam sürmesi için gerekli önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır. Minik Sıla’nın hayatı, geleceğe dair umutların sorgulandığı bir dönemin simgesi olarak kalacak.