20 Mayıs 2025 Salı
İzmir’in Konak ilçesinde meydana gelen trajik bir olay, 12 Temmuz 2024 tarihinde sağanak yağış sırasında elektrik akımına kapılan iki kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlandı. Bu olaya ilişkin açılan davanın duruşması, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde gerçekleştirildi. Duruşmada, müşteki yakınları ve tanıklar dinlenirken, olayın ayrıntılarına ilişkin ifadeler de alındı. Olayda hayatını kaybedenlerden biri olan Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi Özge Ceren Deniz ve diğer mağdur İnanç Öktemay‘ın aileleri, yaşananları ve sorumluların cezalandırılmasını talep ettiler.
Duruşmada, Özge Ceren Deniz’in babası Ahmet Abi, yetkili firmayı ve belediye yöneticilerini eleştirerek dikkat çekici açıklamalarda bulundu. “İZSU, 3 mazgal adı altında 3 mayın döşemiş” diyen baba, “Yetkili firma 2019’dan beri elektrik kaçağını düzeltmemiştir. Altyapı yapmak yerine insanların canını 1-2 milyon liraya alırız diyor. Kaçak akım rölesi kullanılmamıştır.” gibi ifadelerle sorumluların ağır bir ceza alması gerektiğini vurguladı. Ahmet Abi, mazgalların temizliğinin yapılmaması ve tedbir alınmaması durumunun kabul edilemez olduğunu belirtti.
Ahmet Abi sözlerine devam ederek, “Burada vefat eden benim kızım değil, sizin çocuğunuz olabilirdi. Neden bu kadar sorumsuzluk var?” şeklinde sordu. Yetkili firmaların ve yerel yönetimlerin sorumsuz davranışlarının sonucunda iki gencin hayatını kaybettiğini ifade eden baba, “Görevinizi yapın, insanları öldürmeyin!” dedi. Şu anda soruşturma aşamasında bulunan davada, 11’i tutuklu toplamda 42 sanık bulunuyor.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Ahmet Orhan Kaygısız, kendisine yöneltilen suçlamıları kabul etmedi. Kaygısız, bilirkişi raporunda 2. derece kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen, “Kendi görev tanımımda mevcut hizmeti kontrol etme yükümlülüğüm bulunmamaktadır. Arıza onarım biriminde çalışmıyorum ve 9 Ocak çalışmalarında görevli değilim.” diyerek savunma yaptı. Ayrıca, arıza bildirimi süreci hakkında bilgisi olmadığını ifade etti.
Bununla birlikte, tanıklardan Özkan Kuru, arıza onarımlarına ilişkin süreçlerin yetkili kişiler tarafından takip edildiğini belirtirken, “Acil durumlar için gruptan bildirim yapılır, ancak gece yarısı 3-4 gibi bir arıza bildirimi geldiğinde, bildirimin yapılmadığı olabiliyor.” şeklinde ekleme yaptı. Kuru, bunun da sürecin nasıl işlediğini etkilemiş olabileceğine dikkat çekerek, durumu açıklamaya çalıştı. Tüm bu ifadeler, duruşmanın mahkemeye taşınan olayın tüm boyutlarının anlaşılmasına olan katkısını sağladı.
Hukukun üstünlüğü prensibi gereğince, olayla ilgili tüm detayların titizlikle araştırılması ve gerekli cezaların verilmesi beklenmektedir. Bu dava, İzmir’de yaşanan bu tür olayların bir daha yaşanmaması için büyük bir önem taşırken, aynı zamanda yetkili mercilerin sorumluluklarını da sorgulattı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında verdiği ihlal kararını okuduğu için yaşanan görev değişikliğine sert bir tepki gösterdi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Gülizar Biçer Karaca’nın görev sırası gelmesine rağmen, Genel Kurul’u yönetmek üzere Celal Adan’ı seçmişti. Bu durum, Gülizar Biçer Karaca tarafından “keyfi uygulama” olarak nitelendirildi ve “Anayasanın, hukukun ve demokrasinin gasbı” ifadesiyle kınandı.
Karaca, ayrıca bu tür uygulamaların, anayasaya dayalı hukuk düzeninin yok sayılması anlamına geldiğini belirtti ve “keyfiyete dayalı ‘otoriter vesayet’ rejiminin fiili ilanıdır” dedi. Bu açıklamalarıyla, Türkiye’deki mevcut siyasi durumu ve iktidarın uygulamalarını eleştirdi. Anayasa Mahkemesi, 16 Nisan’da Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi işleminin yok hükmünde olduğuna dair bir hak ihlali kararı verdi. Bu kararın okunduğu gün yaşananlar, Türkiye’deki siyasi gerginlikleri bir kez daha gündeme getirdi.
TBMM’deki bu gerginlik, Can Atalay’ın milletvekilliği üzerine yapılan tartışmalarla başlamıştı. Gülizar Biçer Karaca’nın Anayasa Mahkemesi kararı okuması, sadece yasal bir durumu dile getirmek olarak anlaşılmadı; aynı zamanda iktidarın parlamentodaki uygulamalarına karşı muhalefetin bir duruş sergilemesi olarak da yorumlandı. Bu bağlamda, iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkilerin ne denli gerildiği bir kez daha gözler önüne serildi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu duruma yönelik tepkisi de dikkat çekiciydi. Numan Kurtulmuş, Gülizar Biçer Karaca’nın açıklamalarına sessiz kalmazken, görev sırası geldiği halde onu değil de Celal Adan’ı görevlendirmenin arkasında yatan gerekçeleri kamuoyuyla paylaşmadı. Bu durum, TBMM içerisinde güç dinamikleri ve kontrol mekanizmaları açısından ciddi bir tartışma başlattı.
Ayrıca, Gülizar Biçer Karaca’nın Anayasa Mahkemesi’nin kararını okuması, yalnızca bir yasama faaliyetinden ibaret olmanın ötesinde, muhalefetin yasal haklarını kullanma çabası olarak değerlendirildi. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, hukukun üstünlüğü açısından önemli bir adım olarak kabul edilirken, Türkiye’deki siyasi atmosfer üzerinde de derin etkiler yaratacağı düşünülüyor.
Sonuç olarak, bu olay TBMM’nde yaşananlar, hem hukukun işleyişi hem de siyasi denetim açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Gülizar Biçer Karaca’nın tepkileri, muhalefetin bundan sonraki stratejilerini belirlemede etkili olabilirken, iktidar cephesinin bu tür eleştiriler karşısında nasıl bir tutum alacağı da merak ediliyor. Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve iktidar-muhalefet ilişkileri açısından kritik bir süreçten geçiliyor ve yaşanan olaylar, bu sürecin nasıl şekilleneceği konusunda önemli ipuçları sunmaktadır.
Saygılı, yaptığı miting sonrası açıklamalarda bulunarak, Türkiye’nin batısında yer alan Balıkesir, Denizli, Manisa, Aydın ve Muğla illerinden otobüsler kaldırıldığını belirtti. Özellikle Gündoğdu Meydanı’nda iki taraflı sahne kurulduğunu ve bu organizasyona hazırlık sürecinde CHP İl Başkanı’nın “2 milyon kişi gelecek” şeklindeki iddialarının ardından grup başkanvekilleri tarafından ifade edilen “3 milyon kişi” hedefinin ne denli abartılı olduğu üzerinde durdu. Saygılı, sonuç olarak toplanan kalabalığın yalnızca 70 bin civarında olduğunu vurguladı ve bu durumun Alsancak Limanı tarafının boş kalmasıyla gözler önüne serildiğini belirtti. Böylelikle, hayal ettikleri kalabalıkla karşılaşamayan organizatörlerin hüsrana uğradığını ifade etti.
Saygılı’nın bu açıklamaları birçok kişi tarafından eleştirildi. Özellikle Barış Erel, X (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı bir paylaşımla Saygılı’nın ifadelerini “İzmir’i tanımamak” olarak nitelendirdi. Erel, İzmir’in kendine özgü dinamiklerine dikkat çekerken, Saygılı’nın geçmişteki il başkanlarının benzer yorumlarını anımsatarak, İzmir seçmeninin karakterini anlayamamış olmasının sonuçlarını vurguladı. Bu açıklama, Saygılı’nın İzmir’in yerel kültürünü ve siyasi atmosferini ne denli kavrayabildiği üzerine tartışmaları körüklemiş oldu.
Erel’in paylaşımında, “İzmirliler hâlâ Bandırma Vapuru’nda!” ifadesi dikkat çekti. Bu ifadenin ardında, tarihsel bir hatıra bulunmakta; Bandırma Vapuru, Türk Kurtuluş Savaşı’nda önemli bir sembol haline gelmiştir. Erel, bu sözleriyle İzmir halkının direniş ruhunu ve geçmişten gelen bağımsızlık mücadelesini anımsatarak, görüşlerinin arka planında yatan derin bir anlamı öne çıkardı. Erel, Saygılı’nın açıklamalarını eleştirirken, siyasi manevraların yanı sıra İzmir’in kültürel kimliğine de vurgu yaptı; bu durum, İzmir’in halkının tarihi ile bağlarının ne kadar derin olduğunun altını çiziyordu.
Sonuç olarak, Saygılı’nın miting sonrası açıklamaları, yerel halk ve siyasi figürler arasında çeşitli tepkilere yol açtı. İzmir’in kendine has dinamikleri, yerel liderlerin söylemleri ardında çok daha geniş bir tartışma ve karşıt görüşlere neden oldu. Bu tür siyasi organizasyonların sonuçlarının, belirli bir yerel kültür ve geçmiş ile büyük ölçüde bağlantılı olduğu gerçeği, tartışmaların merkezine yerleşti. İzmir, sadece bir il değil; tarihi ve kültürel zenginliği ile Türkiye’nin batısında bir sembol olarak durmaktadır. Gelecek siyasi mitinglerdeki katılım oranları ve halkın tepkileri ise bu tartışmaların nasıl evrileceğini belirleyici olacak unsurlar arasında yer almaktadır.
19 Mayıs 2025’te, Türkiye’de önemli bir miting düzenlendi. İzmir Gündoğdu Meydanı’nda gerçekleştirilen mitinge katılım yoğun oldu; CHP Genel Başkanı Özgür Özel, miting alanında yaptığı konuşmada kalabalığı selamladı ve dikkat çekici ifadeler kullandı. Toplamda 2 milyon kişinin katıldığı belirtildi. Özgür Özel, miting öncesinde Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın anıt mezarını ziyaret etti ve Bostanlı İskelesinden “Atatürk 1881” isimli vapurla miting alanına geçti. Mitinge CHP’nin önemli isimlerinden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, CHP Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın ve CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu gibi isimler de katıldı.
Kalabalık, İstiklal Marşı’nın okunmasıyla mitinge başladı. Bu atmosfer içinde, Cemil Tugay yaptığı konuşmada, 19 Mayıs’ın Türkiye için önemli bir tarih olduğunu, bu günün Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş mücadelesine başladığı tarih olduğunu vurguladı. İzmir’in haksızlıklara boyun eğmediğini ve özgürlüğün değerini bildiğini dile getirdi. Tugay, katılımcılara seslenerek bayramlarını kutladı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek var olması gerektiğine dikkat çekti.
Mitingde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir mektubu da okundu. İmamoğlu’nun mesajında, “Güzel İzmir’in güzel insanları, gençler; 19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mız kutlu olsun” ifadesine yer verildi. İmamoğlu, O günün, bir milletin kaderini değiştiren bir adım olduğunu vurguladı ve 19 Mayıs ruhuyla direniş mesajı verdi.
Özgür Özel, büyük bir coşkuyla sahneye çıktı ve Nâzım Hikmet’in ‘Davet’ şiirini okuyarak sözlerine başladı. Konuşmasının devamında İzmir’in kurtuluş mücadelesinde önemli bir rol oynadığını ve korkunun üstesinden gelmek için burada bulunduklarını belirtti. “Biz korkuyu evde bıraktık,” dedi. 106 yıl önceki kurtuluş ruhuyla bir arada olmaktan gurur duyduğunu ifade eden Özel, gençlerin ve tüm demokrasi isteyenlerin bu meydanda olduğunu vurgulayarak, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek birlik mesajı verdi.
Özel, Türk milletinin her bireyinin demokrasi için mücadele ettiğini ve bu mücadelenin bir halk hareketi olduğunu belirtti. “Bu meydanda milyonlar bir aradayız. Tüm renklerle bir aradayız,” diyerek, demokrasi bayrağını birlikte açacaklarını ifade etti. Özellikle gençlerin, Türkiye’nin geleceği ve bugünü için önemli bir yere sahip olduğunu, özgürlüğün gençlerin elinde olduğunu düşündüğünü belirtti. “11 Mayıs’ta başlayan mücadelemizi başlattık, biz genciyle yaşlısıyla, Türküyle, Kürdüyle hep birlikteyiz” dedi.
Özgür Özel, Türkiye’de gençlerin özgürlük mücadelesini sürdürdüğünü, bu yönde atılacak adımların ilk başta terörize edilmeye çalışıldığını belirtti. Gençlerin sorunlarına dikkat çekerek, eğitim, barınma ve işsizlik gibi konulara da değindi. “Genç işsizlik oranları yüzde 40’a ulaştı,” diyerek, yaşanan bu sıkıntılara çözüm üretme çabası içinde olduklarını ifade etti.
Özgür Özel, mevcut iktidarın halk ile olan ilişkisini eleşt
İzmir’e bir dizi etkinlik için gelen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, ilk olarak CHP Güzelbahçe İlçe Başkanlığı’nın yeni hizmet binasının açılışına katıldı. Ardından Güzelbahçe Belediyesi’nin yeni projelerinden biri olan Onur Günay Eğitim Kampüsü ve Gençlik Kulübü’nü ziyaret etti. Bu ziyaretler sırasında, Ağbaba’nın Güzelbahçe’deki gençlik ve eğitim projeleri hakkında yaptığı değerlendirmeler dikkat çekti.
Ağbaba, ilk ziyaretini Güzelbahçe Belediyesi Gençlik Kulübü’ne gerçekleştirerek burada gençler ile bir araya geldi. Gençlerle birlikte vakit geçiren Ağbaba, bilardo oynayarak onların sosyal ortamda daha keyifli zaman geçirmelerini sağladı. Gençlik merkezinin yapısı hakkında bilgi aldıktan sonra, “Güzelbahçe’ye yakışan bir gençlik merkezi olmuş. Gençlerimiz burada sosyalleşerek zararlı alışkanlıklardan uzak duracak. Gençlik için çok güzel bir merkez olmuş, Başkanımıza teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
Daha sonra Onur Günay Eğitim Kampüsü’nü ziyaret eden Ağbaba, burada çocuklar tarafından çiçek ve Türk bayraklarıyla karşılandı. Anaokulu, Etüt Merkezi ve Dayanışma Mutfağı’ndan oluşan bu eğitim kompleksini gezen Ağbaba, projelerin başarısını vurgulayarak, “Mustafa Başkan kısa sürede çok güzel işlere imza atmış. Kendisini ve ekibini tebrik ediyorum. Özellikle CHP Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in önemsediği ‘Anaokulu’ ve ‘Kreş’ gibi merkezi yapmalarının çok değerli olduğunu belirtiyorum” ifadelerini kullandı.
Ağbaba, genel başkanlarının söylemleri doğrultusunda kreşlerin çoğaltılmasının önemine değinerek, “Bu sayede hem halkın ekonomisine katkı sağlanacak hem de annelerin ekonomiye katkısı artırılacak. Dayanışma Mutfağı ile 130 aileye her gün ücretsiz yemek verilmesi, bu ekonomik zorluk döneminde büyük bir destek. insanlar evlerinde soğan ekmeğe mahkûm edilmeye çalışırken, ekonomik sıkıntılar ailelere büyük baskılar yapıyorken, Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri bu duruma kayıtsız kalmıyor ve halkın dertlerine derman olmaya devam ediyor. Öğrencilere verilen ücretsiz eğitim ve yemek desteği, tam anlamıyla bir sosyal belediyecilik örneği. Başkanımız Mustafa Günay ve çalışma arkadaşlarını yürekten kutluyorum. Bir CHP belediyesine yaraşan budur zaten, Güzelbahçe’den tüm Türkiye’ye örnek olabilecek bir belediyecilik hizmeti sergileniyor. Örnek alınacak bir belediyecilik anlayışı” diyerek sözlerine son verdi.
Başkan Mustafa Günay da, Veli Ağbaba’yı misafir etmekten dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek, “Vekilimizin bu övgü dolu söylemleri bizleri motivedi hem de daha çok çalışmak için enerji verdi. Sayın Vekilimizi ağırlamaktan onur ve mutluluk duyduk” şeklinde açıklamada bulundu. Bu ziyaret ve etkileşim, özellikle yerel yönetimlerin sosyal politikalarına dair olumlu bir geri dönüş olmuş ve projelerin değerini artırma adına önemli bir adım olarak kaydedilmiştir.