JEOFİZİK Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, 10 Ağustos 2023 tarihinde Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremin ardından 1,5 aylık süre zarfında 10 bini aşkın artçı depremin yaşandığını belirtti. Öziçer, “10 Ağustos’tan önceki tarihlerde günlük ortalama 7-8 olan deprem sayısı, günümüzde 100’ün üzerine çıktı. Günlük deprem sayısı 10’a düştüğü zaman artçı depremler bitecek” ifadesini kullandı.
Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremin ardından geçici bir süre boyunca birçok artçı sarsıntı olmuş durumda. 10 binin üzerinde artçı depremin yaşandığı bu süre zarfında, özellikle depremden sonraki eylül ayına kadar günlük artçı sarsıntı sayısının 400-500 civarında olduğu, eylül ile birlikte bu sayının azalmaya başladığı ifade ediliyor. Öziçer, birkaç gün önce yaşanan 5 büyüklüğündeki artçı depremin de bu sayı üzerinde etkili olduğunu ve bu durumun günlük 50-70 civarında artçı depremlerle devam ettiğini söyledi.
Öziçer, ve günlük deprem sayısının 10’a düşmesi durumunda artçı depremlerin son bulacağını öne sürerek, deprem fırtınasının o bölgeyi sardığını savundu. Bu durum, bölgedeki insanların endişesini artıran bir durum olarak öne çıkıyor. Depremin İzmir gibi kilometrelerce uzaklıkta bulunan şehirlerde bile korkutucu bir şekilde hissedilmesi, zemin yapılarına dayandırılmaktadır. Öziçer, “Bu durum sadece İzmir ve çevresinde değil, Karadeniz bölgesinde, İstanbul’da, İç Anadolu Bölgesi’nde Eskişehir’e kadar hissedildi” dedi. İzmir’de daha yoğun hissedilmesinin en büyük nedenlerinden birinin zemin büyütmesi olduğunu vurguladı.
Zemin ve yapıların deprem dalgalarının geçişi esnasında farklı özellikler kazandığını aktaran Öziçer, kayalık zeminlerden geçirilen dalgaların genlik ve güç bakımından farklılaştığını, bu durumun sönme aşamasına gelen dalgaların daha kötü zeminlerde azami şekilde hissedilmesine neden olduğunu belirtti. Özellikle 35 yaş ve üzeri yaşı olan zeminler üzerinde inşa edilmiş yüksek binaların bu durumdan olumsuz etkilendiği ve korku, paniğe sebep olduğu bildirildi.
Türkiye’nin en aktif ikinci deprem kuşağında yer aldığını vurgulayan Öziçer, geçmiş yıllarda olduğu gibi gelecekte de can kaybına neden olabilecek depremler yaşanacağı konusunda uyardı. Ancak bu depremlerin yerini, zamanını ve büyüklüğünü tam olarak kestiremediklerini ifade etti. Deprem bölgesinde yaşamanın bilincinde olunması gerektiğini belirten Öziçer, bununla birlikte vatandaşların, yerel belediyelerin, devletin ve sivil toplum örgütlerinin üzerine düşen görevleri yerine getirmesinin önemine dikkat çekti.
Ayrıca, depremlerin bulunmasının güzel yanlarından bahseden Öziçer, fay hatlarının bulunduğu bölgelerde petrol, maden yatakları ve jeotermal kaynakların yer aldığını; bu kaynakların değerlendirilerek ülkenin daha konforlu hale getirilmesinin mümkün olduğunu kaydetti. Öziçer, “Depremlerin olmaması, dünyamızdaki yaşamın kısa sürede yok olmasına neden olur. Depremler topluma hayat veren bir olgu gibidir, sürekli olarak korkmadan, depremlere karşı dirençli bir mücadele göstererek yaşamaya devam etmeliyiz” diyerek sözlerini tamamladı.