Adaletin tecelli ettiği Silivri Açık Ceza Yerleşkesi 2 No’lu duruşma salonunda, Türkiye’de gündemi sarsan bir mahkeme süreci yaşandı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan tehdit unsurları taşıdığı iddiası ile tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı, hakim karşısına çıkarıldı. Duruşma, 26 Kasım’a ertelenirken, Altaylı’nın tutukluluğuna devam kararı verildi.
10 Eylül 2023’te başlayan duruşmaya, Altaylı’nın ailesi ve bazı siyasi figürler katıldı. Eşi Hande Altaylı, CHP Genel Başkan Yardımcıları Deniz Atalar ve Burhanettin Bulut, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Gökçek, Utku Çakırözer, Bülent Tezcan, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Hakan Şeref Olgun ve İYİ Parti milletvekilleri Selçuk Türkoğlu ile Lütfi Türkan gibi birçok kişi duruşmayı izlemek üzere salonda yer aldı.
Duruşma sırasında Altaylı, “Burada bulunmamın nedeni, bu ülkenin en ücra köyünde yaşayan çocukları, hiç tanımadığım insanların evlatlarını kendi kızım kadar seviyor olmamdır” diyerek, toplumsal eşitlik ve fırsat eşitliği arzusunu dile getirdi. Altaylı, şanssız çocukların da hayata eşit şartlarda başlamasını savunduğunu ifade ederek, müreffeh bir ülkede yaşamanın önemine vurgu yaptı. Kendisi için yargılanmanın bir sürpriz olduğunu belirten Altaylı, “Hayatımda ilk defa bir Ağır Ceza Mahkemesinde niye yargılandığımı” sordu.
Altaylı, meslek hayatı boyunca kimseyi tehdit etmediğini ve bu durumu kabul etmediğini açıkladı. “40 küsur yıllık meslek hayatım boyunca, bırakın meslek hayatımı, tüm yaşamım boyunca ne benden güçsüz ne benden güçlü tek bir kişiyi bile tehdit etmedim,” diyerek savunmasını odak noktası haline getirdi.
Sosyal medya üzerinden kendisine yönelik bir lincin gerçekleştiğini vurgulayan Altaylı, “2,5-3 dakikalık bir konuşmamın 15-20 saniyesi kesilerek yanlış bir şekilde yorumlandı,” dedi. Duruşma sırasında kendisine “muhalif gazeteci” denmesini eleştirerek, eleştirinin her zaman bir muhalefet olarak değerlendirilmediğini savundu. “Eşim beni eleştirir, bu muhalefet midir? Ya da kızımın eleştirileri? Bu tür muhalefet anlayışları özgürlükle ilgili bir konsept midir?” dedi.
Altaylı, kendini muhalif olarak tanımlamamayı seçtiğini ve toplumun duygularını yansıtmaya çalıştığını ifade etti. “Hep farklı hayaller görme hakkını savundum,” diyerek, hayal kurmanın önemine değindi. Kendisinin farklı ideolojilere mensup bir birey olmadığını, toplumun ortak duygularını dile getirmeye çalıştığını vurguladı. “İdeolojisi ne olursa olsun her iktidara makul bir süre sonra farklı hayaller de kurabileceğimizi göstermeye çalıştım ve bunun için birçok kesimden tepki aldım,” açıklamasında bulundu.
Sonuç olarak, Altaylı’nın Cumhurbaşkanı’nı tehdit ettiği iddiaları ile yargılanıyor olmasının kendisi için hem bir şaşkınlık hem de bir üzüntü kaynağı olduğunu ifade etti. Bu duruşma, sadece bir gazetecinin mücadelesi değil, aynı zamanda Türkiye’deki ifade özgürlüğüne dair önemli bir tartışmanın parçasıdır.