İZMR Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, barajların su seviyelerinin düşmesinin tarımsal sulamada büyük bir tehdit oluşturduğunu belirtti. Kestelli, İzmir’de yaygın olarak kullanılan vahşi sulama yönteminin devam etmesi durumunda, İzmir’in verimli tarım alanlarının kısa bir süre içinde üretimden düşeceği konusunda uyardı. Bu durum, tarımsal üretim kayıplarına ve kırsal ekonomide ciddi sorunlara yol açabilir.
İzmir ve Ege Bölgesi genelinde, mevsim normallerinin altında kalan yağış miktarları, yüksek sıcaklıklar ve kuraklık tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor. Yağış eksiklikleri ve aşırı sıcaklar, sulama ihtiyacını artırarak üreticileri zor bir duruma itiyor. Kestelli, yoğun su ihtiyaç duyan pamuk, mısır ve domates gibi ürünlerin bu olumsuz iklim koşulları karşısında büyük zorluklarla karşılaştığını vurguladı. Bu ürünlerin gelişim sürecinde su eksikliği yaşanması, verim kayıplarını kaçınılmaz hale getiriyor.
Kestelli, yaz aylarında Ege Bölgesi’nde gerçekleşen kuraklığın tarla bitkileri üzerinde ciddi sorunlara neden olduğunu ifade etti. Uzun süren sıcak hava dalgaları ve yetersiz yağışlar, çok sayıda üründe su stresi oluşturmakta. Zayıf gövdeli ve düşük verimli hale gelen bitkilerin toplam üretim miktarını ve kalitesini düşürdüğünü belirtti. Pamuk, mısır ve ayçiçeği gibi suya ihtiyaç duyan ürünlerde, gelişim dönemlerinde yeterli su sağlanamaması nedeniyle önemli verim kayıpları yaşandığına dikkat çekti.
Kestelli, tarımsal sulamada bir tehdit oluşturduğunu yineleyerek, barajlardaki düşük su seviyelerinin çiftçileri alternatif su kaynaklarına yönelmeye zorladığını ifade etti. Bu noktada en çok kullanılan yöntem, yer altı sularının kullanımıdır. Ancak, bu kaynaklar da sınırsız değil; daha derinlerden su çekilmesi, suyun kalitesini düşürüyor ve sulama için gereken enerji maliyetlerini artırıyor. Kestelli, yer altı sularının kontrolsüz kullanımının çevresel bir alarm oluşturduğunu, bu durumun sürdürülemez bir döngü yarattığını dile getirdi. Daha az su kullanımı, daha düşük verim ve yüksek maliyetler, tarımsal faaliyetlerin durma noktasına gelmesiyle sonuçlanabilir.
Kestelli, İzmir gibi tarımla güçlü bir şehirde, tarımsal sulama için erişilebilir kaliteli su kaynaklarının azalmasının, üretim desenlerini değiştireceğini ifade etti. Bu durumun yalnızca tarım sektörü için değil, aynı zamanda gıda arz güvenliği ve kırsal ekonominin sürdürülebilirliği açısından ciddi tehditler oluşturduğuna dikkat çekti. Şu anda İzmir’de yaygın olarak kullanılan vahşi sulama yöntemi, suyun önemli miktarının kaybolmasına yol açmakta ve bu da toprakta tuzlanma, erozyon, ve kimyasal kirlilik gibi çevresel sorunlara neden olmaktadır.
Kestelli, tarımda kuraklıkla mücadele için kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini öne sürdü. Kısa vadede, çiftçilere yönelik eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının artırılması, modern sulama yöntemlerine geçiş desteklenmesi gerekmektedir. Devlet teşviklerinin artırılması önerisi de dikkat çekmektedir. Orta vadede, ürün desenlerinin bölgesel su varlığına göre planlanması, az su tüketen ve kuraklığa dayanıklı tohumların teşvik edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Uzun vadede ise, suyu merkeze alan yeni bir tarım politikası geliştirilmesi ve teknolojik değişimlerin gerekliliği vurgulandı.
Kestelli, İzmir’in Türkiye tarımında örnek bir kent olduğunu, tarımsal potansiyelin sürdürülebilmesi için su kaynaklarının yönetilmesi gerektiğini ifade etti. Zamanın daraldığını belirten Kestelli, su kaynaklarını doğru şekilde yöneteceklerini veya gelecekte kurak toprak